âbid: ibadet eden.
acem: Arap olmayan.
acz: güçsüzlük.
adi: sıradan.
âdil: adaletli, hak sahibine hakkını veren.
âfiyet: esenlik, hastalık ve belanın olmaması durumu.
ahbab: yakın arkadaş.
âhiret: öbür dünya, ölümden sonra gidilecek yer.
ahirzaman: dünyanın son zamanları, kıyamet öncesi.
ahval: haller, durumlar.
akib: son gelen, sonuncu.
akîka: çocuk doğunca kesilen kurban.
akval: konuşmalar, sözler.
alamet: bellik, nişan.
aleyh: üzerine, zararına.
aleyhissalatü vesselam: dua ve selâm üzerine olsun.
allahümme ecirnî minennâr: Allahım beni ateşten kurtar.
allame: büyük bilgin.
amcazade: amca oğlu.
amel: iş, eylem, uygulama.
arabî: arapça.
arş: semanın en üstünde bulunan varlık.
arz: yer, yeryüzü.
arzetmek: sunmak.
asabiyet: ırkçılık, kavimcilik, milliyetçilik ve benzeri şeylere taraf olma duygusu.
asi: isyan eden, baş kaldıran.
asiye: isyan eden kadın.
avret: örtülmesi gereken organlar.
ayet: Kurânın her bir cümlesi.
ayetelkürsi: Kurândaki önemli bir âyet.
aynen: tıpkı.
ayniyet: aynılık.
aza: organ.
azab: azap, işkence.
azamet: büyüklük.
azami: en fazla, maksimum.
azat: bırakma, salıverme.
azık: yolcu için hazırlanan yemek.
azim: kararlılık.
azîz: izzetli, kuvvetli, yenilmez.
baht: talih.
baki: sürekli, devamlı.
bedel: karşılık.
bedevi: çöl adamı, kaba adam.
belagat: sözü muhataba göre ve güzel söyleme sanatı.
bengisu: içilince kişiyi ölümsüz kılacağına inanılan su, iksir.
beraat: arınma, kurtulma.
bereket: bolluk.
biat: itaat etmeyi kabullenme ve bunu bildirme.
bidat: sonradan uydurulan ve sünnete aykırı olan yenilik.
buğz: düşmanlık, sevmeme.
cahil: bilgisiz, ham.
cahiliyet: islâm öncesindeki karanlık dönem.
cariye: dişi köle.
cebrail: vahiy getiren büyük melek.
cefa: sıkıntı, darlık, üzücü durum.
cehalet: bilgisizlik, hamlık.
cehd: çalışmada isteklilik, kararlılık.
cehl: cehalet, bilgisizlik, hamlık.
celâl: büyüklük ve ululuk.
cemaat: topluluk, topluca namaz kılanlar.
cemâl: güzellik.
cemîle: cemîl kelimesinin dişil söylenişi, güzel.
cenaze: ölü, ruhsuz beden.
cerh: yaralama.
cihad: kutsal savaş.
cinayet: adam öldürme, büyük günah işleme.
cünüplük: kişinin eşiyle cinsel ilişkisinden sonraki durumu.
dair: ilgili.
deccal: kıyametten önce ortaya çıkarak yandaşlarıyla birlikte dini yıkmaya çalışan azgın kimse.
def: bir tür vurmalı saz.
delil: kanıt, öncü.
derc: içine koyma, girdirme.
dinar: bir tür para.
dirhem: üç gram ağırlık, hadîste mal anlamında kullanılıyor.
düstur: ilke.
ebed: sonsuz gelecek zaman.
ebediyet: sonsuzluk.
ebû: babası.
ebul Kasım: Kasımın babası.
ecel: ölüm zamanı.
edeb: terbiye, görgü, güzel davranış.
ehl: ehil, usta, sahip, yakın.
ehlibeyt: Peygamberimizin soyundan olan.
ehlikitap: ilahi kitaplardan birine inanan.
emanet: sonra alınmak üzere verilen şey.
emin: güvenilir, güvenli.
emîr: bey, başkan.
ensar: Medineli sahabiler.
etvar: tavırlar, davranışlar.
evvel: önce, ilk, başlangıç.
eza: üzme, incitme.
ezel: öncesizlik.
eziyet: büyük sıkıntı, incinme.
faiz: paranın haram olan kârı.
fakîh: anlayıcı, kavrayıcı, islâm hukuku bilgini.
fani: geçici.
Farisiler: iranlılar.
farz: mutlaka yapılması gereken.
fasık: günah işleyen.
Fatiha: Kurânın birinci sûresi.
fehim: anlayış.
felah: tam kurtuluş.
felaket: büyük zararlar veren olay.
ferah: geniş, iç açıcı, tasasız.
feth: açma, bir yeri ele geçirme.
fetva: bir meselenin dini hükmü.
feyiz: manevi gıda, bolluk, bereket.
fıkıh: ince anlayış, islâm hukuku.
fırka: parti, bölük.
fıtrat: yaradılış.
fitne: kargaşa, karışıklık, sınanma nedeni.
fitre: dileyenin verebileceği bir tür sadaka.
gafil: aymaz, habersiz, kul olduğunu hatırlamadan yaşayan.
Gafûr: günahları daima ve pek çok affeden.
garîb: garip, yabancı, yadırganan, kimsesiz.
gaybi: görünmeyenle ilgili.
gaye: erişilmek istenen sonuç.
gazâ: din uğruna savaş.
gazab: gazap, öfke, kızgınlık.
gurur: böbürlenme.
gusül: bedenin her yerini yıkamak biçimindeki temizlik.
habib: sevgili.
habis: pis, kötü, zararlı.
hacim: oylum.
hadîs: Peygamberimizin sözleri, davranışları ve görüp de engellemediği durumların tümüne verilen ad, haber anlamına da gelir.
hainlik: umulmadık biçimde kötülük etme.
hak: adalet, pay, doğruluk, emek, ücret, doğru.
hakaret: küçük görme, birini alçaltıcı biçimde davranma.
hâkim: hüküm veren, yargılayan, yargıç.
halife: öncekinin yerine geçen, Peygamberimizin yöneticilik anlamında vekili.
hamd: övgü ve şükür.
haram: ilahi yasak.
harb: harp, savaş.
harem: evin kadınlara özgü yeri.
harikulade: olağanüstü, görülmedik.
haset: kıskanma duygusu.
hassas: duygulu, duyarlı, titiz.
hassasiyet: duygululuk, duyarlılık, titizlik.
haşarat: böcekler.
haşir: ölümden sonra dirilip toplanma.
haşr: haşir, dirilip toplanma.
haviye: cehennemin bir bölümü.
havz: havuz.
haya: utanma duygusu.
hayır: iyilik.
haysiyet: değer, saygınlık.
Hayy: diri manasında bir ilahî isim.
hazer: dikkat.
hela: tuvalet.
helak: mahvolma, yıkılma, tehlikeye düşme.
helal: dince izin verilen şey.
hesap: dünyada yapıp ettiklerimizin sayılması.
heva: nefsin istekleri, boş arzular.
heves: gelip geçici istek.
hırs: aşırı düşkünlük, tutku.
hıyanet: hainlik, beklenmedik kötülük.
hicvetti: yerdi, sözle taşladı.
hicran: ayrılık.
hicret: göç, Peygamberimizin Mekkeden Medineye göçü.
hidayet: îman yolu.
hikmet: faydalı söz, güzel bilgi, gaye.
hilafet: halifelik.
hile: düzencilik, aldatma.
hilim: kızmama hali, olgunluk durumu.
hilm: hilim, kızmama hali, olgunluk.
hiza: sıra, seviye.
hudut: sınır.
husus: konu, özellik, iş.
huşû: sevgi ve saygı ve korkudan oluşan hâl.
hutbe: Cuma namazından önce camide imamın minberden yaptığı konuşma.
hüküm: yargı, karar, egemenlik.
hür: özgür.
hürmet: saygı.
hüzün: üzgünlük.
ibare: bir kısım yazı.
İbn: oğlu.
icabet: yanıtlama, karşılık verme.
idrar: sidik.
ifşa: gizli olanı açıp gösterme, yayma.
iftar: oruç açma.
iftira: karaçalma, birine asılsız suç yükleme.
ihlas: her işi Allah için yapmak.
ihlas kelimesi: Lâ ilâhe illallah sözü.
ihmal: savsaklama, boşlama.
ihram: hacda giyilen elbise.
ihsan: iyilik, güzelce verme, güzel davranış.
ihtilaf: anlaşmazlık, uyuşmazlık, ayrılık.
ihtisas: uzmanlık.
ikame: namazı zamanında ve mükemmel biçimde kılmak.
ilah: tanrı.
ilahi: tanrısal, Allah ile ilgili.
ilham: kalbe gelen mâna.
imamet: imamlık.
imtihan: sınav.
inşâd: şiir okuma.
intihab: seçip alma.
intikal: taşınma, geçme.
inziva: bir köşeye çekilme.
irade: seçme ve isteme yeteneği.
irşad: doğru yolu gösterme.
istiğfar: Allahtan af dilemek.
istikbal: gelecek zamanlar.
istişare: danışma.
itaat: söz dinleme, boyun eğme.
itina: özen.
izah: açıklama.
izzet: üstünlük, yenilmezlik
kamet: namazın farzından önce okunan ezan.
kanaat: kısmetine razı olma, kabullenme.
Kayyum: yarattıklarını varlık aleminde tutan Allah.
keffaret: dini suçun affı için dünyada çekilen ceza.
kefil: "O, borcunu ödemezse ben ödeyeceğim," diyen kişi.
kelepir: önemsiz mal.
kerem: iyilik, lütuf.
kısas: birine kötü bir iş yapanı aynısını ona yaparak cezalandırma, öldürene ölüm cezası verme.
kıyamet: evrenin ölümü, dünyanın sonu.
kıyas: karşılaştırma.
kibir: büyüklük taslama.
kin: gizli düşmanlık.
Kitâb: kitap, burada bazen Kurân mânasında kullanılıyor.
köle: savaş esiri, hizmetçi.
köşk: güzel ve büyük ev.
Kureyş: Peygamberimizin kabilesi.
küfr: küfür, inanmama.
küfür: imansızlık, inanmama.
külfet: yük, zahmet, zorluk.
lafız: anlamı kuşatan söz.
lâkin: ama, fakat, ancak.
lehine: onun yararına.
libas: giysi.
lisan: dil.
lohusa: doğum yapmış kadın.
lütf: lütuf, iyilik.
mağfiret: Allahın affı, bağışlaması.
mahlukat: yaratıklar.
makam: mertebe, yer.
maksad: maksat, istenen, amaç.
makul: akla uygun.
manastır: hıristiyanların ıssız yerlerdeki ibadet evleri.
maslahat: fayda.
mazlum: zulüm gören.
meâl: anlam.
meclis: topluca oturma yeri.
mecnun: deli.
medenî: kentli, kibar.
Mehdi: dünyanın son zamanlarında eserleri ve talebeleriyle îmana hizmet ederek yeryüzünü nurlandıran büyük ve nurânî âlim.
mekân: yer.
melik: mülkün sahibi, hükümdar.
menba: kaynak.
menetme: yasaklama.
mera: otlak.
mescid: secde edilen yer, küçük cami.
Mesih: olumlu anlamda isa aleyhisselamın bir ismi, olumsuz anlamda "silen ve bozan" demek olup islâm düşmanı deccalın bir adıdır.
mesihüddeccal: ahirzaman deccalı, din yıkıcı önder.
mesuliyet: sorumluluk.
meşguliyet: uğraş.
meta: ticaret malı.
metanet: dayanıklılık.
metin: dayanıklı, sarsılmaz.
mevki: makam, yer, mertebe.
meyil: eğilim.
meziyet: güzel özellik, nitelik.
minber: Cuma namazında imamın çıkıp konuştuğu yüksek yer.
Mîraç: Peygamberimizin semaya çıkma mucizesi.
miras: ölen kimsenin geride kalan malı.
misafir namazı: yolculukta dört rekatlık namazlar iki rekat kılınır ve buna misafir namazı denir.
misk: güzel bir koku.
misvak: aynı adla anılan bir ağaçtan koparılan ve diş temizlemek için kullanılan dal parçası.
mizac: huy, yaradılış.
mizan: terazi, tartı, ölçü, âhirette kulun amellerini tartacak terazi.
muamele: davranış, işlem.
mûcize: Peygamberlerin gösterdikleri ve insanların yapamadıkları harika şeyler.
muhabbet: sevgi.
muhakkak: kesin olarak.
muhannes: kadınsı erkek.
muhatab: muhatap, kendisine söz söylenen kimse.
muhterem: hürmete layık, saygı duyulan.
muhteva: içerik.
mukabil: karşılık.
mukaddes: kutsal.
murakabe: denetim.
musafaha: tokalaşma.
musallat: sataşan.
mutâ: geçici bir süre için kıyılan haram nikâh.
mutedil: ılımlı.
muvaffak olmak: başarmak.
mübarek: bereketli, hayırlı, uğurlu.
mücadele: çatışma, tartışma.
müezzin: ezan okuyan.
mühim: önemli.
mükellef: yükümlü.
mükemmel: tam, eksiksiz.
mümin: inanan, imanlı.
münafık: kendini inanan biri gibi gösteren imansız kimse.
münasebet: ilişki.
Müseyleme: peygamberlik iddia eden yalancı bir adam.
müslim: müslüman, islâmı kabul etmiş, teslim olmuş.
müstesna: başka, sıradışı, hâriç.
müşrik: Allaha ortak koşan kâfir, puta tapan, pagan.
müşteri: alıcı.
müteşabih: teşbihli, benzetme ve benzeri edebî sanatlarla bezeli olduğu için anlaşılması uzmanlık isteyen âyet ve hadîslerin özelliği.
müttaki: Allahtan korkup günahlardan sakınan kimse.
nafaka: evde harcanmak üzere verilen para.
nafile: zorunlu olmayan isteğe bağlı ibadet.
nakil: taşıma, hadîsi elden ele aktarma.
nasib: nasip, kısmet.
nasihat: öğüt.
nazar: göz değmesi, bakış.
nazariyat: teorik bilgiler.
nebi: peygamber.
necât: kurtuluş.
nefs: nefis, kendi, insanda maddi arzuların kaynağı olup sınır tanımayan bir duygu.
nehy: nehiy, yasaklama.
nevi: türlü.
nihayet: son olarak, sonunda.
nimet: rızık olarak verilen.
nispet: oran.
nuranî: nurlu, nur ile ilgili, nura ait.
nutfe: döl suyu.
nübüvvet: peygamberlik.
Rab: "terbiye eden" anlamında Allahın bir ismi.
radıyallahu anh: Allah ondan razı olsun!
radıyallahu anha: Allah o hanımdan razı olsun!
rahim: ana karnı.
râhip: hıristiyan din adamı.
rahm: rahim, ana karnı, soydan gelen akrabalık.
Rahîm: "merhamet eden" manasında ilahî isim.
Rahman: inanan ve inanmayanı ayırmadan Allahın tüm insanlara merhametini ifade eden ilahi ismi.
rahmet: merhamet.
râvi: hadis rivayet eden, Peygamberimizin sözlerini elden ele hadîs kitabı yazarlarına kadar getiren kişiler.
rehin: borcun karşılığı olarak alacaklıya bırakılan mal.
rekabet: yarış.
rekat: namazın her bir bölümü.
resûl: elçi, ilahî kitapla gelen peygamber.
rezil: utanmaz, alçak.
rıza: hoşnutluk, memnunluk.
rızk: rızık, Allahın ihsanı olan maddi ve manevi nimetler.
riya: ikiyüzlülük, gösterişçilik.
rükû: namazda eğilme hareketi.
rükünler: namazın temel bölümleri.
sabit: değişmez.
sadaka: zekât gibi zorunlu olmadan yapılan yardımlar.
sahabi: Peygamberimizin arkadaşı.
salât: namaz, dua.
salât ve selâm: Peygamberimize selâm vermek ve dua etmek.
salâvat: Peygamberimize edilen dualar.
salih: iyi halli, uygun, düzgün, dindar.
saliha: iyi halli, uygun, düzgün, dindar kadın.
sallallahu aleyhi ve sellem: dua ve selâm ona olsun!
sarfeden: harcayan.
secde: ibadet için alnını yere koyma hareketi, namazın önemli bir esası.
sefer: yolculuk, defa, kez, kere.
selamet: kurtuluş, güvende olma, esenlik.
sened: senet, güvenilir söz veya yazı.
serap: olmayıp da var gibi görünen.
sıddık: çok sadık, pek doğru.
sıhhat: sağlık.
Sırat: âhirette geçilmesi gereken köprü.
siyahî: kara derili.
siyer: Peygamberimizi anlatan kitap.
sûre: Kurânın yüzondört kısmından her biri.
sûret: şekil, biçim, görünüş.
sükût: susma hali.
sünnet: Peygamberimizin bütün kabulleri, redleri ve hâlleri, bize bıraktığı kutsal mirası, yolu.
sürûr: sevinç, neşe.
şâhit: tanık.
şalvar: bol pantolon.
şâyan: layık, uygun.
şefaat: günahımızın affı için Peygamberimizin aracılık etmesi.
şehadet: şehit olmak. şahitlik etmek.
şehadet kelimesi: Allahtan başka ilah olmadığını ve Muhammedin de onun kulu ve Resûlü olduğunu söyleme.
şehîd: şehit, Allah için ölen.
şer: kötü, kötülük.
şirk: Allaha ortak koşma.
şükr: şükür, elindeki nimetlerin Allahtan olduğunu bilip söylemek.
tâbi: boyun eğen, uyan.
tâbir: yorum.
tafsil: genişletme, detaylandırma.
tahmid: hamdetme, elhamdülillah demek.
tahsil etmek: almak, toplamak, ilim elde etmeye çalışmak.
tâkat: güç, kuvvet, mecâl.
takdir: kaderini belirlemek, değerini ifade etmek.
takva: Allahtan korkup günahlardan sakınma hâli.
talep: istemek.
tarif: tanım.
tasnif: sınıflandırma.
tasvib: uygun bulma.
tasvir: suretlendirme, betimleme.
tatbik: uygulama.
tatbikat: uygulamalar.
tatmin: doyma, ikna olma.
tavr: tavır, davranış, duruş.
taziye: yakını ölene gidip onu teselli etmek.
teâlâ: namı büyük, yüce.
tebliğ: bildirme, ulaştırma, dini tam olarak güzel bir biçimde birine sunup anlatmak.
tecelli: görünme, belirme.
tecrübe: deneyim.
tefekkür: düşünme, fikir üretme.
tefsir: yorum, Kurânı yorumlama, bu konuyla ilgili bilim dalı.
tehdid: tehdit, gözdağı verme.
teheccüd: gece namazı.
tehlil: La ilahe illallah demek.
tekbir: Allahuekber demek.
telâfi: eksiği giderme.
telkin: empoze, etkileyici bir söyleyişle bir bilgiyi zihne kazıma.
temayüz: kendini göstermek.
temenni: dileme, isteme.
temin: edinme, güven verme.
tenha: ıssız.
teravih: Ramazanda yatsıdan sonra kılınan nafile namaz.
tesbih: sübhanallah demek.
tesbit etmek: saptamak.
teşbih: benzetme.
teşvik: isteklendirme.
tevazu: alçakgönüllülük.
tevbe: günahı için af dileyip bir daha işlememeye niyetlenmek.
tevekkül: vekil tutmak, gerekeni yapıp sonucu Allaha bırakmak.
tevil: sözü çevirme, söze dış anlamından başka bir anlam vermek.
teyemmüm: suyun bulunamadığı yerde toprakla temizlenmek.
teyid: desteklendirme, kuvvetlendirme.
tezat: çelişki.
tezkir: zikretme, anma.
tilâvet: Kurânı okuma.
tirit: basit bir yemek.
ubudiyet: kulluk.
umre: zorunlu olmayan hac.
unsur: parça, konu, eleman.
usûl: yöntem.
ümmet: bir peygambere inanan topluluk.
vaad: söz verme.
vaaz: dinî konuşma.
vâcib: zorunlu, mecburi, farza yakın hüküm.
vâd: vaad, söz verme.
vahiy: Allahtan peygambere inen yüce manalar.
vahy: vahiy.
vakar: ağırbaşlılık, ciddiyet.
vakfet: vakıf yap, bağışla.
vakıf: Allah için bağışlanan, hayır kurumu.
vallahi: "Allah için" mânasında yemin sözü.
vasıta: araç.
vasiyet: kişinin ölümünden sonra yapılmasını istediği şeyler.
vebâl: ağırlık, günah, yük.
veciz: özlü, kelimeleri az anlamı geniş söz.
veda: ayrılık.
vehim: kuruntu.
vehmî: kuruntuyla ilgili.
velî: eren, ermiş, evliya, koruyan, bakıcı, birinden sorumlu olan kişi.
verâ: günahtan şiddetle kaçınma hali, şüpheli şeylerden bile sakınma durumu.
vesile: yol, hedefe götüren araç.
vesselâm: işte bu kadar!
vesvese: kuruntu.
vird: devamlı okunan şey.
yakîn: kesin bilgi ve inanış.
yegâne: tek.
yerhamükellah: Allah merhamet etsin!
yetim: babası ölmüş çocuk.
zâhidlik: din için dünyayı önemsemeyen.
zahirî: dış, dıştan.
zan: sanı, sanma.
zât: kendi.
zelzele: deprem, sarsıntı.
zemin: yer, yeryüzü.
zerre: en küçük parça.
zikir: anma, Kurânın bir adı.
zikr: zikir, anma.
zina: nikâhsız yapılan cinsel ilişki, büyük bir günah.
zira: çünkü.
zirve: doruk.
ziyade: çok.
ziyan: zarar.
zuhur: ortaya çıkma.
zulüm: haksızlık, eziyet, işkence, kıyıcılık.
zühd: din adına dünyadan el etek çekmek. |